Ben Rumson’ın (Lee Marvin) filmdeki tabiriyle, “medeniyetin 100 mil önünde olmak için her yere gidebilecek” kadar göçer yaşayan bir adamın, ortağıyla (Clint Eastwod) ve peşlerinden nicelerinin altın tozunun getireceği zenginlik için yerleşmesiyle, nehir kenarına kurulan bir maden kasabası ‘no name city’. Nüfusun tamamı sarhoş ve hür erkeklerden kurulu. Ta ki, iki eşi olan bir adamın kasabaya gelip, bir tanesini (Jean Seberg) zorunluluktan satılığa çıkarmasına dek!

Senaryoda hayata bakış özgürce ele alınmış (60’ların ortasında ABD’deki ‘cinsel devrim’in yansıması var ama satılık kadın da var!). ‘Hür’lüklerini, aldıkları kararların kurumsallığa dönüşmemesinden, bir nevi komün hayatı yaşamalarından alıyorlar. Kasaba California’da ama medeniyetten uzak. Çünkü okul, kilise, mahkeme, karakol yok. Mesela, kasabaya dini vaaz vermeye gelen adamı kimse kaale almıyor. Esprili ve kısmen cesur bir müzikal komedi. Yapım tasarımını pek çok beğendim. Oregon’da dağların ortasında, nehir kenarında, engebeli bir alana 7 ayda bu kasaba kurulmuş (Filmin yıldızları bölgeye helikopterle getirilip götürülmüş). Filmin sonundaki keşmekeş de çok güzel yansıtılmış.

Düşük puanlı. Evet hafif bir film ama ucuz değil. Kiminin ‘edepsizlik’ diye ifade edeceği şeylerden (kumar, alkol, fahişelik) bahsediliyor ama gösterilmiyor, sadece söyleniyor. Bıçkınlar ama davranışlarında adalet de var. Enteresan bir film. Eskiden pazar sabahları western filmleri verilirdi; çayımızı, kahvemizi koyar, kahvaltıda izlerdik. Ona yakın rahatlıkta ailenizle de, tek başınıza da izleyeyebileceğiniz bir film bence. Keyifliydi. Şans verilebilir. Benim için 7.1/10..